19 Aralık 2011 Pazartesi

30 Mart 2009



Uyandım.
Yüzümü yıkadım.
Yalan söylüyorum, yıkamadım.
Giyindim.
5 dakika sonra sokaktaydım.
Koşarak meydana çıktım.
Yalan söylüyorum, otobüse bindim.
Meydanda indim.
Yürüdüm.
Hayır, bu sefer yalan söylemiyorum, cidden yürüdüm.
Durağa vardım.
otobüs geldi
Bir anda kararımı değitşirdim, ve
okula doğru koşmaya başladım.
Artık Yalan söyleyip söylemediğim konusunda bir fikrin var, değil mi?
Otobüse bindim. 
otobüste yaşlı 2-3 kişi vardı.
Ve 4 tane de homoseksüel vardı.
Hayır, yoktu.
Sadece yaşlılar vardı.
Sonra hastaneye gldik, daha çok yaşlı doluştu
Ter kokan göğüsleriyle bindiler
otobüse.
Doğru söylüyorum, ter kokuyordu
göğüsleri.
ellerinde simit vardı. 
her taraf simit koktu. 
Bir heycan ve feryat figan ve ona benzser hedeler vardı
otobüsten inmek için bin kişinin arasından
camlardan fışkıranuzuvların arasından
zar zor kurtuldum. 
Okula yürüdüm.
Bu yalan değil, ama kabul ediyorum ki o 100 metrelik yolu
gidebileceğim bir vesait olsaydı hiç çekinmez
binerdim. 
Okula girdim
Bok kokuyordu.
Derin derin soludum,
Bok'u.
ve şükrettim O'na,
"iyi ki bu okuldayım" dedim.
Hayır, böyle bir cümleyi kurmayalı seneler oldu.
Küfrettim.
Okula.
Okuldaki kokuya.
Okulun içindeki insanlara.
Küfrettim talihime.
Sınıfa girdim.
Ter kokusu.
Ağır.
Parfüm de var. şekerli.
Çok şekerli.
bayılırım şekerli parfüm kokusuna.
Şekerli parfüm kokusunu duyunca
burnumda,
Şen şakrak hissederim kendimi bir anda.
Hiç bu kadar dürüst olmamıştım.
Hiç bu kadar yalancı olmamıştım.
Küfretmeye devam ettim.
Dersi dinledim, zil çaldı tenefüse çıktım,
en yakındaki kız arkadaşımın tokasını çalıp kaçtım
O da beni kovaladı.
Sonra aramızda bir aşk başladı
3 gün sonra ayrıldık
çünkü daha çocuktuk.
Hayır böyle birşey olmadı
kazık kadar adamım,
ve kimseyle iletişim kuramadan koridoru dolanıp durdum.
Bir kişi saati sordu,
söyledim.
Ve kendimi "tanrım, sosyalleştim" diye düşünerek şanslı hissettim.
Ders başladı
Gene şekerli parfüm.
Kahretsin.
Okul bitti
Gene şu aptal 100 metreyi yürüdüm
Durağa doğru
Yanımdan dünyanın en şirin kızı geçti
hem entelektüeldi,
hem de üzerinde bir Pink Floyd tişörtü vardı
Şirin ve kalın çerçeveli gözlikleri vardı
bana selam, yolumu kaybettim bana yardım eder misin dedi
ben de tabii ki dedim
ve aşk yaşamaya başladık.
Yanımdan geçen birşey vardı
leş gibi kokan bir tinerciydi
kayık gözleriyle bana "abi bi liran var mı" diye soruyordu.
hadi canım hadi dedim
küfretmeye devam ederek.
otobüs geldi.
eski ve kırmızıydı.
gürültülü ve homurgandı.
durduğu yerde anama avradıma küfreder cinsten birşeydi.
ya da psikolojim öylesine bozuldu ki
ben aptal bir tenekeyi kişileştirmeye başladım.
belki de edebiyat yapmak istemişimdir.
Bindim.
Gittim.
10 dakika sonra sıcacık yuvama girmiş, jakuzimde az buzlu viskinin arkadaşlığıyla gazetemi okuyordum.
kedicim yanıma geldi, miyav dedi ve o da suya atlayım omzuma tünedi, sanki benimle beraber gazete okuyordu, mırıl mırıl.
10 dakika sonra trafikteydim.
kornalar çalıyordu.
soğuk ile sıcak arası aptal bir hava vardı
egsoz dumanı soluyordum.
otobüsün küfretmesi de cabası.
İndiğimde okuldan çıkalı 1 saat olmuştu.
Önümde ise upuzun bir yol vardı
ve ben bu yolu hızlı bir şekilde gidebileceğim bir 
teleport cihazının icad edilmemesine
küfürü basıyordum.
yürüdüm. 
20 dakika sonra evet, evimdeydim.
Salonda mini bar aradım, yoktu.
mutfağa yöneldim,
karnımın gurultusunu düşünerek.
Yemek baktım.
Portakallı ördek, yıllandırılmış beyaz şarap, ve mükemmel bir ordövğr tabağı vardı.
hemen hizmetçiye seslendim.
5 dakika sonra enfes bir ziyafet çekiyordum.
5 dakika sonra açlıktan ölüyordum.
Dolapta limon sosu, salça ve sirke vardı. 
küfrettim.
gene.
evet.
bilgisayarımın başına geçtim.
internete girdim.
Hemen bütün arkadaşlarım bana selam verdiler,
beni ne kadar çok sevdiklerini
benimle vakit geçirmek istediklerini
söylediler.
Koşarak dışarı çıktım, ve hepsiyle bir arada mükemmel bir gece geçirdim.
İnternete girdim.
baktım.
baktım.
baktım.
baktım.
sıkıldım, kapattım.
kimse yoktu.
aslında herkes vardı.
ama kimse yoktu.
kapatmadım.
biri beni arar bulamaz sonra diye açık bıraktım.
kolonlarımın sesini de açtım.
duyarım diye.
gece oldu.
Hâlâ açtım.
Bilgisayarın başına geri döndüm.
Bıraktığım gibi duruyordu.
küfrettim.
yattım.
Bir sonraki heyecanlı günümü düşündüm
ve kendimi dünyanın en mutlu insanı gibi hissettim..
yalan söylüyorum.

29 Nisan 2009



Bugün uyandım. Ne garip di mi? 
Odam hafiften loş.
Biraz dikleşip karşıya baktım, pedem kapalı.
Hmm..
Hmm..
Ve, biraz daha Hmm....
Telefon var, yatağımın yanında duruyor. 
Açtım baktım saat 10:46
Pff. Gece 8 de yattım ben. 
Niye kapalı bu perde?
Bu perde kapalı olunca ben çok uyuyorum.
Bu perde açık olunca da karşıdaki manyak komşuların asla kapatmadıkları lambaları gözümün içine giriyor.
İfrit oluyorum.


Açık mı kalmalı, kapalı mı? 


Dişlerimi fırçalamayı gene unuttum. 
Neyse, vücudumla bütünleşme yolunda emin adımlarla ilerleyen mavi kotum ve kahverengi ve beyaz çizgili gömleğimi geçirdim üstüme. 
Yarım saatimi ince telli saçlarımla uğraşarak aynanın karşısında geçirdikten sonra
İğrenç bir özgüven eksikliği ve fazlalığı karışımı ile kendimi sokağa attım.
Atarlı atarlı yürüdüm otobüse doğru.
Bir yandan "heey, lanet olsun, çok karizmatiğim" diyorum.
Diğer yandan tersimden vuran rüzgarda tel tel kafamdan ve bütünlükten ayrılan saçlarımı tekrar eski yerlerine sokmaya çalışıp madara oluyorum
Sakız çiğneyen ortaokullu kızlara.


Otobüse bindim, saçlar darmandağın.
Orta kapının orada alternatif bir üniversiteli bana bakıyor.
Kadın.
Oğlum, bu ne hâl! 
Şu saçlarını toplasana? 
Toplayınca da ibnoş gibi olabiliyosun be hacı.
E açık bırakınca da dağılıyor..


Açık mı kalmalı, toplu mu?


Toplu taşıma araçlarından birinden atıyorum kendimi dışarı, aynen ötekine. 
Oradan oraya atlıyorum.
Araclardan bir tanesine
Hatta isim de vereyim,
özel halk otobüsü olan 49G hatlı otobüse
Memeli memeli kocakarılar biniyor.
Gerçekten memeliler.
ve
Gerçekten kocakarılar.
Bil bakalım ellerinde ne var? 
Bebek(ler)
ve
Simit.
Ben kendimi tekrarlıyorum.
Ama bu bir teknik aslında. Okuyucuya hayatım konusunda izler veriyorum.
Okuyucuya akıl sağlığım konusunda izler de veriyor olabilirim.
Okuyucuya ördek diye bağırmak istiyorum.


öyleyse, tekrarlamalı mı, tekrarlamamalı mı?


(( sorunun cevabı: )) yüzlerce uzuvun arasından geçerek (( anladın mı acaba ))
inidim otobüsten.
Sonra yürümeye....


Lan ? 
Noluyo lan! 
Hmm.
Naber?
..


Ördek..


Ördeeek!..




ÖRDEEEEEEEEK!!
..
...
.

18 Nisan 2009



Ruhlarında kibir ve nefret zincirlerinden bekaret kemeri olan insanlar görüyorum.
Sözcükleri, kapalı kapılar ardındakine yaklaşmak isteyen herkese öfke kusan gardiyanlar.


Ustalık ve sevgi akan zanaatkârdan uzakta,
Zincirlerin ardındaki taş parçası, asla elmas olamayacak
Kendi kibirinden kusacak, kendi kustuğunda eriyecek...


Ve bir gün gözümüzün içine bakarak
Soğuk kanlılıkla, küfür edercesine sarfettikleri sözleri hatırlayıp
Susacaklar, diğerlerinin aşağılayıcı bakışları arasında...