18 Nisan 2015 Cumartesi

Usta bana 250 gram kına çek. Ney? Ha, evet kıçım için. Hıhım.

Hayır, sorun değil aslında. Valla bak, illa yaz diyosanız yazarız yani. Yazarız yazmasına da. 

Ya ne bileyim. Bilmiyorum. Yaz yaz nereye kadar? Yok aslında tamam bi yere gitmek de zorunda değil de. Mm. Konum yok desem, tabii ki var aslında. Söyleyebilecek, konuşabilecek çok fazla sözüm var. Anlatırım. Yazarım. Sorun değil. 

Ama NİYE diye bi soru var mesela kafamda. Yani cidden. He şimdi yaz yaz diye bağırınıyosunuz tamam mı (2 kişisiniz evet), al şimdi yazdım. Mesela 1 ay sonra gene yazıcam atıyorum. Sonra işte aynı şekilde bu böyle devam edecek VELEV Kİ. Kim okuyor olacak bunu allasen? Yani yazıyorum da, 1) kime yazıyorum, 2) niye yazıyorum, lan madem sırf sevgilim okuyacak, cidden ne sikime yazıyorum yani. Ha dersin ki sevgilin mutlu olsun diye yazıyosun, amenna okey. O zaman da ebelek gübelek bişeyler yazarım hede hödö falan, o da eki eki diye eğlenir olur biter. Kasmanın alemi var mı? 

Neyse, zorlamadan alemi varmış demek ki yazıyorum şu anda bişeyler demekte faide var. Yani. Var tabii. Ben de özlüyorum yazmayı. Her zaman yazı dilimi sevdim. Aslında hayır lan, her zaman sevmedim; bir dönem yazı dilimin çok dalgalanmaya başladığını, titrediğini, ne bileyim böyle konudan konuya zıplama eğiliminde olduğumu farketmiştim. Halen aynı dönemin içerisinde olduğumu da düşünüyorum zaten. Bi kere bu direk deal breaker. Yani eskiden yazabiliyodum bişeyler, artık pek yazamıyorum. Yani dilim eski ağdasını yitirdi ve ben ağdalı bir dil seviyorum. Ha insanlarla spontane konuşurken oluyor bazen öyle, analojiler bilmemneler fışkırıyor kıçımdan başımdan, böyle yazdıkça gazlanıyorum daha da derinleştiriyorum bütün metaforu bilmemneyi, eyvallah. Ama şimdi böyle bilinçli olarak bişey yazmaya çalışınca. Ne bileyim. 

İnan bana, bişeyin, hiçbişeyin herşeyin falan nasıl yazıldığını bir türlü öğrenemedim. Öğrenemiycem de hayatımın sonuna kadar. Yok hiçliler bilmemneymiş, bişeyler şöyle olurmuş falan. -de, -da öğrenene kadar götüm çatladıydı üniversitede. 

Yani demeye çalıştığım, birincisi o eski hızlı zamanlarımdan eser kalmadı. Kıçımda kıllar kadayıf oldu sanırım ondan kaynaklanıyor. Olmadı aslında da, zihnimin kıçında kıllar kadayıf olmuş olabilir artık. Evet. 

Ayrıca görüldüğü üzere sürekli bi kendimi düzeltiyorum. Böyle bi etikçilik peydah oldu bana, eskiden bu kadar değildim. Daha düzenbazdım sanırım. Şimdi böyle bi doğrucubaşı olduk. Memleketi ben kurtarıcam ya, herşey doğru olucak, yalan söylemek yok. Şurda iki lafın beli doğrulsun, iki mübalağa edeyim falan, yok. Şimdi mesela şöyle oluyo bak, yazıyorum mesela tamam mı: 

“Kıçımda kıllar kadayıf oldu… Hah evet, bu güzel cümle eheh. Dur ama olm bunu da şimdi kendimi yaşlı tribine sokmuşum gibi anlarlar. 26 yaşında mısın, 50 mi belli değil, bu ne lan derler. Olmaz öyle. Ben iyisi mi bi düzeltme yazayım. evet. *tık tık tık tık tık, yazmaç sesleri*, hah bak şimdi oldu. evet. Artık vicdanı hür, bir kuş kadar özgür (kafiye not intended), über epik bir insanım. Şu an Dünya daha iyi bir yer. Yaşasın self eşurmınt. ya da ona benzer bişey.”

Hani anladın mı derdimi? Yani böyle bi ne bileyim. Edebi trip vardır ya. Böyle mübalağalar, bilmemneler. Kalmadı sanki be. Adam bir güneşin doğuşunu anlatıyor mesela yeri geliyo;

“Güneş o sırada x bilmemnesiyle henüz yeni parlatılmış altından dönemin en ince işçiliğiyle ilmik ilmik; adeta dipdiri, henüz vücut sıcaklığından dumanı tütmekte bir kastan sıyrılmış bir sinir gibi incecik örülmüş altın zincirler halinde ışınlarını göğün göbeğinden dört bir yanımızdan birer hançer gibi tenimize, tenimizden etimize, kemiklere ve topyekün varoluşumuza işlemekte, bizleri bu sıcacık, incecik, ama iliklerimize kadar hissettiğimiz bu okları birer zırh gibi sarmak ve bu zırhı üstümüzden asla çıkarmamak zaruriyesinde bırakıyordu.” 

… falan gibi kırkbeş sayfalık betimleme bilmemne kasıyo herif tamam mı. Ben sıçıyorum, adam bi yazıyo, bi bakıyosun böyle, abi adam yapıyo diyosun. Bu arada adam yazdığıma bakma, kadın da yazabilir. Ne bileyim, cinssiz kardeş de yazabilir. Farketmez. Genel yani. Sonra bana vik vik etmeyin. 

Yani bişey diycem şimdi, ben yazayım, sen yaz falan da. Ben şimdi mesela kimsenin blogunu falan okumuyorum üstelik. Sonra da ben yazayım siz okuyun demek de ayıp. Mesela sözlük öyle değil, sözlüğü okuyorum, kendimi de okutuyorum mesela sonuçta. Blog öyle değil ki. Bir sürü insanın (ben dahil) sıkıcı, monoton, boktan ve kendilerini çok bir sik sandıkları ama aslında bir sik olmadıklarını bir türlü farkedemedikleri yarak kürek hayatlarını anlatıp durduğu ebleh, çürük bi olay SIRADAN BLOG olayı. Ha mesela atıyorum böyle daha journal tarzı bloglar var, onları tenzih ediyorum. 

Ya şimdi bi ekstra olay da, ben böyle bişey yazmaya başlarken, başta söylediğim zıttırıyla da alakalı olarak; şimdi mesela anlatıyorum, oradan oraya, şuradan şuraya zıp zıp atlıyorum, lan bi de bu metin bitecek. Şimdi yoruluyorum artık yazmaktan falan mesela, LAPS diye bitiresim geliyo mesela, ama bitiremiyorum. Bin tane konu var, hangisini hangi sıraya koyayım, aman anlam bütünlüğü olsun, aman bilmemne. Oohooo. Çok üşeniyorum. 

mesela cümleleri de büyük harfle başlatmaya bile kasmasam, her türlü kolaylık olsa.
noktalama falan. sonra cümle organizasyonu. oohoo.
hiç yazmasam? 

Mesela laps diye bitirsem cidden,
siz de kurtulsanız
ben de