8 Kasım 2011 Salı

Geçmiş

Keyifli değilim.


Bomboş vakit geçiriyorum. Twitter falan açtım, internet bağımlılığımı daha da kötü bir düzeye yükseltmek için. O derece. Hiç keyifli değilim.


Bu gece de uykuya dönecektim, ama sanırım biraz dikkat çekmek istiyorum - Twitter üzerinden "goodbye cruel world" şeklinde The Wall filminden bir kesit paylaştım. Tam bilgisayarımı kapatacaktım, Facebook'tan bir notification geldi. Bir anda kendimi mesaj kutumda buldum facebook'da. Mesajlarıma bakarken 2008'e kadarki mesajarımı buldum. 


Kimlere neler neler yazmışım...


Keyifli değilim.


Bana sorsan, dikkat çekmek falan değil tabii derdim. Ama içten içe ilgilenilmek istiyorum sanırım. Yani, bu kendime dışarıdan objektif bir şekilde baktığım zaman böyle anlaşılıyor. Aslında herkes ilgilenilmek ister. 


Gerçekten, keyifli değilim. 


Yani aslında gene de piyasada bulup bulunabilecek en neşeli insanlardan biriyim. Keyifsiz olmama rağmen bir çok insana taş çıkartırım. Öyle dramatik acınası bir durumum falan yok. 


Keyifli değilim, ama bir şeyler farkettim mesaj kutumda. Hayatta ne kadar yol aldığımı farkettim. Anılarımı silmişim, ve bunu tercih etmişim resmen. En yakın arkadaşıma bir açıklama metni yazmışım mesela uzun uzun, bir olay olmuştu emin değilim ve bana çemkirilmişti biraz, ve ben bir açıklama yapma ihtiyacı duymuştum. Ama hiç hatırlamıyorum. Kendi yazdığımı görmesem inanmayacağım resmen böyle bir olayın var olduğuna. 


Sonra ilk ciddi ilişkim ile ilgili yaşadıklarıma dair bir sürü belge var. Geçirdiğim sinir krizleri falan. Fotoğrafları silmişim öfkeyle. Sonra tekrar bir araya gelmişiz. Sonra gene ayrılmak falan, saçma sapan işler. 11 tane ders bıraktığım dönem işte. İğrenç olaylar... Hayata ve ilişkilere dair algım ne kadar da olgunlaşmış? Hem demişim ki, "dudakların olmadan yaşayamam, ne olursa olsun"! Ah be oğlum, tutamayacağın sözler neden veriyorsun? 


Kendime baktığım zaman eşiğimi çok net görebiliyorum. Anılarımı silmiş olabilirim, ama 11 dersi neden bıraktığımı çok iyi biliyorum. Düşününce hala daha içim fiziksel olarak titriyor. O dönem zangır zangır titrediğimi çok net hatırlıyorum. Ömrümde öyle bir titremeyi hiç yaşamadım, hiç!


Küçüklüğümden beri, kendimi öyle bir ideale tutturmuşum ki (nitekim bu idealin hâlâ peşindeyim!), o idealin çizgisini bozacak en ufak bir şey beni derinden sarsmaya yetmiş. Ama görüyorum ki, eskiden daha zayıf ve çelimsizmişim. Bugün çok daha güçlüyüm. Bu kendini kandırmak değil, gayet objektif birşeyden bahsediyorum. 


Keyifli cidden değilim.
Ancak eskilere bakmak bir garip oldu. İyi mi oldu, kötü mü oldu hiç bilemiyorum. Ama bi garip oldu, onu biliyorum. Gerçekten unutuyorum. Unutmuşum. Unutuluyor. Ama yazdıklarıma şöyle bir baktığım zaman; kinlerimi ve aşklarımı, öfkemi ve neşemi, heyecanımı ve donukluklarımı aynı o gündeymişim gibi hatırlayabiliyorum. 


Çok ilginç.
Keyifli değilim, ama kendimden ve ne istediğimden eminim. 
Kaç kişi 2-3 senede böyle bir yol alıyor ki? 
Teşekkür edilmesi gereken birileri var. 
Teşekkür ederim. 



1 yorum:

  1. Keyifli olup olmamak o kadar gelip geçici şeyler ki nazım artık takmıyorum bile. keyifli miyim? o zaman iyi. keyifsiz miyim? bir gün keyfim yerine gelecek elbet...
    Bazı şeyleri fazla umursuyoruz bazı şeylere gereğinden fazla değer veriyoruz,yapmamalıyız. Her şey düşünmekten geçiyor. Ne düşündüğümüz o kadar önemli ki...
    Boşlukta olmak güzeldir; "uçmak bir harika!" boşlukta olmak kötüdür; "düşünce ne olacak?" Her zaman paraşüt ve yanında yedek bir paraşütümüz var. Ta ki bu dünyadan gidene dek...
    Yanındayız,yanındaydık,yanında olacağız...

    YanıtlaSil