Arkadaşlık kavramının, içinde bulunduğu bağlam içerisinde nasıl da akışkan ve dönüşümlü olduğuna şahit oluyoruz son birkaç yıldır; farkında olarak veya olmayarak. Artık, daha önce hiç olmadığı kadar hızlı bir şekilde “arkadaşlık” denen olguya dair yeni gerçekliklerin kurgulanmaya başlandığı, eski kaidelerin silikleştiği bir dönemin içerisindeyiz.
İlerleyen teknoloji ve bu teknolojiye erişim imkânlarının artması ile birlikte öncelikle cep telefonları, özellikle de genç nüfusun hayatına bomba gibi düştü. İkibinli yıllarla birlikte cep telefonları ortaokullara kadar girdi, ve günümüzde yaşadığımız “yeni arkadaşlığın” temellerini attı. Arkadaşlık denilen şey, zaman ve mekândan bağlarını koparttı, ve “yersiz yurtsuz” bir fenomene dönüştü.
Hemen hemen 2000'lere kadar, bilgisayar ve cep telefonu net bir “ihtiyaç” olarak görülmüyordu diyebilirim. Ancak toplumun üretmekten tüketmeye doğru ilerleyen evriminin iyice ivmelendiği, bu evrimin sonuca yaklaştığı, hatta öyle ki “itirazımızın ihtiyaca dönüştüğü” (Müslüm Gürses'in ihaneti?) bu dönemde bir çok şey zaruri bir ihtiyaç gibi algılanmaya başlandı. Artık “herkesin” evvela bir cep telefonuna ihtiyacı vardı, ve herkes bir cep telefonuna sahip olacaktı.
Bu gelişmeler, yıllarca alışkın olduğumuz görüşme ve iletişim pratiklerini derinden etkiledi. Teknolojinin hayatımızı değiştirme biçimi tıpkı kabaca 16.- 17. yüzyılda patlak veren modernite gibi oldu: Devrimlerin ve aydınlanmanın çocuğu modernite, önüne çıkan her engeli yok ediyor ve hızla yayılıyordu.
Arkadaş algısı ve arkadaşlığa dair pratikler ilerleyen internet teknolojisi, Web 2.0'ın ortaya çıkışı ve buna müteakip Sosyal Medya'nın açığa çıkmasıyla beraber bambaşka bir boyut daha kazandı. Tüm bunlarla beraber artık iletişim için cebimizde herhangi bir şey taşımaya da zorunlu değiliz – gittiğimiz herhangi bir yerde sadece bir bilgisayarın bulunması yeterli. Sonuç olarak artık dostluğun tadını biryerlerde birer kahve içmek, birlikte sohbet etmek gibi faaliyetlerle değil; bizi zamanın ve uzamın bağlarından özgürleştiren Web'in en son oyuncağıyla, Facebook aracılığıyla çıkarıyoruz: Birbirimizi dürtmek (poke), fotoğraflarımıza yorum yapmak, ve duvarımıza gerçek olmayan hediyeler göndermek.
Yaklaşık 20 senelik bir skalada, bir gerçeklik olarak “arkadaşlık” tecrübesinin farklılaşması ve kendine yeni bir gerçeklik kurgulaması işin fenomenolojik kısmı sayılabilir. Buradan sonra, ufak bir dip not halinde şunu belitrmek gerekiyor: Facebook'da “arkadaş” olarak eklediğimiz insanların “arkadaşımız” olup olmadıkları konusunda akademik bir konsensüs yok. Yani kullanıcıların bir kısmı, arkadaş olarak eklediği kimseleri özenle seçerek ekliyor; bazı insanlar ise sadece tanıdığı insanları bile arkadaş olarak ekleyebiliyor. Aslında konu Facebook olduğu zaman, neyin arkadaş olarak düşünülebilip düşünülemeyeceğini geleneksel perspektiften algılamak biraz zor.
McLuhan'ın yaklaşımının epistemolojik varsayımına göre araç değişince toplumun iletişim biçimi de değişir. İnsanlar aracı aracın biçimlendirdiği amaç çerçevesinde kullanabilirler1. Benim de değinmek istediğim şey, bir iletişimin ve onun ürünü olan arkadaşlığın, araçların değişimine müteakip fiziksel bağlardan nasıl soyutlandığı ve bunların sonuçları. Zaman ve mekândan soyutlanan iletişimin içeriği, doğal bir sürecin sonucu gibi, kendisini güncele ve gündelik hayata dair şekillendirdi.2 Arkadaşlığın tecrübe edildiği yeni alanların ve pratiklerin ortaya çıkışı, ve bunlara istediğimiz zaman erişebiliyor olmak; yani arkaşlığı hayat anlatımızın geneline yayacak şekilde tecrübe etmek, bu iletişimin içeriğini de elbette değiştirdi.
McLuhan'ın yaklaşımının epistemolojik varsayımına göre araç değişince toplumun iletişim biçimi de değişir. İnsanlar aracı aracın biçimlendirdiği amaç çerçevesinde kullanabilirler1. Benim de değinmek istediğim şey, bir iletişimin ve onun ürünü olan arkadaşlığın, araçların değişimine müteakip fiziksel bağlardan nasıl soyutlandığı ve bunların sonuçları. Zaman ve mekândan soyutlanan iletişimin içeriği, doğal bir sürecin sonucu gibi, kendisini güncele ve gündelik hayata dair şekillendirdi.2 Arkadaşlığın tecrübe edildiği yeni alanların ve pratiklerin ortaya çıkışı, ve bunlara istediğimiz zaman erişebiliyor olmak; yani arkaşlığı hayat anlatımızın geneline yayacak şekilde tecrübe etmek, bu iletişimin içeriğini de elbette değiştirdi.
Facebook arkadaşlığı, arkadaşlığın spontane ve belirsiz boyutunu da değiştirdi. Facebook arkadaşlığına bir de Sembolik Etkileşimci perspektiften bakmaya çalışalım. Erving Goffman, “The Presentation of the Self in Everyday Life” isimli çalışmasında, günlük hayatı bir tiyatro sahnesinden etkilenerek çalışıyor. Buna göre günlük hayatta bir sahne (front), bir oyuncu, bir kulis (backstage), izleyiciler, dekor ve kostüm söz konusu. Erving Goffman sahneyi, bireyin izleyicilerle karşı karşıya kaldığı alanlar olarak tanımlıyor. Verili bir sahnede dekorun, kostümün ve davranışın (manner) birbiriyle uyum içerisinde olması gerekiyor. Eğer bunlar arasında bir çatışma varsa, aksiyon inandırıcılığını yitiriyor. Bu oldukça önemli bir bakış açısı, çünkü insanların benlik temsilleri, Facebook sayesinde Goffman'ın sahnesine gittikçe daha çok benziyor. Facebook üzerinde de, makyajımızı yaptığımız (veya bazen sildiğimiz – beğenmediğimiz bir fotoğrafı silmek gibi) bir kulisimiz, bir sahnemiz (Tüm Facebook iletişimimizi kurguladığımız alanlar, fotoğraf altları, duvarlar vs.) ve bir izleyicimiz (arkadaşlar) var. Artık, verili bir durumda temsil ettiğimiz benliğimze uygun davranışları sergileyebilmek ve kurgulanmış benliklerimizin inandırıcılıklarını net tutmak için elimizde bir andan daha uzun bir zaman birimi var.
Arkadaşlığın spontanelikten çıkmasından kastım da bu noktada, arkadaşlık tecrübesinin (fotoğraf altına yorum yapmak veyahut arkadaşımızın duvarıma bir şey yazmak gibi) artık bir kuliste nerdeyse tiyatral anlamda kurgulanmasından ortaya çıkıyor. Zamandan ve uzamdan bağımsızlaştığımız, ve “keyfe keder” temsillerimizi sunduğumuz bir ortamda sahnede oluşabilecek her türlü olaya karşı tedbirli durumdayız. Arkadaşlık açısından sahne, zaten belirli bir loop3 üzerinden kurgulanmakta, ve birbiriyle sık sık yer değiştiren izleyici ve oyuncu arasında heyecana, spontan bir duruma mahal vermeyecek şekilde yeniden üretilmektedir.
Bunların akabinde Facebook temsilleri ve tecrübe edilen arkadaşlıklarının bir “text'e” dönüştüğünü de söyleyebiliriz. Bu konuda gene Sembolik Etkileşimci'lerden George Herbert Mead'in “I and Me” consepti düşünülebilir. Kısaca benliğin “me” hali, kişinin kendini dışarıdakilerin gözüyle görmesi olarak tanımlanabilir. Benliğin “me” hali, kısmen ego'ya benzetilebilecek “I” haline göre daha baskındır. Ancak Mead düşüncelerini kafasında geliştirirken, benliğin “me” halinin ayarlanabileceğini düşünmemişti herhalde. Örneğin “Me”, bir insanı toplum içinde abartı davranışlar sergilemekten men edebilir, çünkü bu durum utanılacak bir şey olabilir, ve kişisel saygınlığı düşürebilir. Kendisine bu davranışı sergilerken “başkasının gözünden” bakan kişi, farkında olmadan bu eylemi yapmama kararı alır. Facebook'da ise, “me” kurgulanabilir. Yukarıda, Facebook'daki benlik temsilleri üzerine söylediğim şeyler, bir yandan da kişinin kendi “me” fazının düzenlenmesi olarak düşünülebilir. Bir profil, kullanıcının izleyiciye gönderdiği bir mesajdır. Kullanıcı, kendisine “başkasının gözünden” nasıl bakılacağını ayarlar (adjust4).
Tüm bütün bunlar üzerinden arkadaşlığın, ve genel olarak da sosyal hayatın yeni dönüşümlerle nasıl da kurgulanabildiğini vurgulamak istiyorum. Türkiye'de bundan bir kaç sene öncesine kadar Sosyal Medya üzerine bir fikrimizin olmadığını düşünecek olursak ileride Sosyal hayatımızın Web 3.0 ile birlikte nasıl bir boyuta ulaşacağı meçhul. Ben, şahsi olarak sosyal hayatın gittikçe basitleştiğini, ayalanabilir olduğunu, yüzeyselleştiğini ve tabii ki elektronikleştiğini (bu anlamda da ruhsuzlaştığını, yersiz ve yurtsuzlaştığını) düşünüyorum, ve bunların dozunun daha da artacağına inanıyorum. Ancak bu durum benim için normatif bir çizgide bulunmuyor: Fenomenolojik olarak düşünüyorum, ve eski bir gerçekliğin yerini yeni bir gerçekliğe bıraktığını görüyorum.
1“Ağ Toplumunda Sosyalleşme ve Paylaşım: Facebook Üzerine Ampirik Bir Araştırma”, by Göksel Göker, Mustafa Demir, Adem Doğan, New World Sciences Academy 5 (2), 2010 pp. 184
2“Ağ Toplumunda Sosyalleşme ve Paylaşım: Facebook Üzerine Ampirik Bir Araştırma”, by Göksel Göker, Mustafa Demir, Adem Doğan, New World Sciences Academy 5 (2), 2010. pp.185
3Özellikle bu kelimeyi kullanma amacım, Loop'un elektronik müzik üretimindete fazlaca kullanılıyor olması, ve oluşan tekrarların dinleyiciyi gerçeklikten koparan bir trans hali için uygun bir zemin hazırladığını düşünüyor olmamdır.
4Adjust, tını olarak kulağımda daha teknik bir iz bıraktığı için bu pozisyonda kullanmayı daha çok tercih edebileceğim bir kelime.